Simetrisini kaybetmiş ve şekil bozukluğu olan kafatası, bebek ve küçük çocuklarda görülebilen önemli bir problemdir. Hiç de nadir olmayan bu durum, ebeveyn veya çocuğun düzenli sağlık kontrollerini yapan çocuk hekimleri tarafından fark edilebilir. Kafatası şekil bozukluklarını ifade ederken çoğunlukla “plajiosefali” terimi kullanılmaktadır. Kelime anlamı olarak plagio (eğik, çarpık, yamuk) ve cephalus (kafa) sözcüklerinin birleşmesi ile oluşan bu terim, kafatası şeklinin asimetrik veya çarpık şekilli oluşunu ifade eder.
Kafatası şeklinin normalin dışında bir şekilde oluşu veya yamuk ya da asimetrik oluşu mutlaka bir uzmanın görmesi gereken bir durumdur. Bu konuda danışılması gereken hekim, beyin ve sinir cerrahisi (nöroşirürji) uzmanı olmalıdır. Hatta en ideali pediatrik nöroşirürji konusunda deneyimli olan bir uzmanının görüşü alınmalıdır.
İnfantlarda kafatası şekil bozukluğuna neden olabilecek iki majör neden vardır.
Bunlardan ilki kraniyal kemiklerinin birleşim yerlerindeki sütürlerin erken kapanmasına bağlı olan ve tedavisinde cerrahi müdahale gereken “kraniyosinostoz” adı verilen patolojik durumlar grubudur. Genellikle konjenital olan bu durum sıklıkla bebek doğar doğmaz fark edilebilir.
İkinci neden ise kafatasının düzensiz basınç altında kalmasına bağlı olarak ortaya çıkan yani pozisyona bağlı olarak gelişen kraniyal şekil bozukluğudur. Genellikle normal yapıdaki kemiklerin deforme olması sonucu ortaya çıktığı için “deformasyonel” terimi kullanılmaktadır. Başın belirli bir konumda veya pozisyonda kalmasına bağlı olarak sürekli aynı yere basınç uygulanması sonucu deformasyon geliştiğinden “pozisyonel” terimi de kullanılmaktadır. Özetle ikinci neden olarak “pozisyonel plajiosefali” ya da “deformasyonel plajiosefali” denildiğinde kafatasının düzensiz baskı altında kalmasına bağlı olarak gelişmiş şekil bozukluğu ifade edilmektedir. Bu durum genellikle cerrahi müdahale gerektirmez ve deformasyonun derecesine göre hastaya uygun seçenekler ile tedavi edilebilir.
Ancak önemle hatırlanması gereken, infanttaki kraniyal şekil bozukluğunun hangi nedene bağlı olduğunu ve nasıl bir tedavi planı gerektireceğini, bu konuda en iyi kararı verecek olan pediatrik nöroşirürji konusunda deneyimi hekimlerce konsülte etmenin en doğru seçenek olduğudur.
1-İntrauterin Gelişebilen Nedenler: İkiz, üçüz, dördüz gibi çoklu gebeliklerde veya uterus içindeki dar alana bağlı olarak bebeklerde kafatası şekil bozukluğu görülebilir.
2-Sırt Üstü Uyuma: 1990’lı senelerin başlarında çocuk sağlığı ve hastalıkları uzmanları ani bebek ölümlerinin azalması amacı ile bebeklerin sırt üzeri uyumalarını önermeye başladıktan sonra yatış pozisyonuna bağlı olarak kafatasının bir yanında (plajiosefali) veya tamamen arka kısmında düzleşme (brakisefali) ile kendini belli eden deformasyonel kafatası şekil bozukluklarının görülme oranı artmıştır. Bebeklerin devamlı sırt üstü yatırılması, sürekli aynı baş pozisyonun ile uyumaları gibi nedenlerden dolayı yaklaşık 10 bebekten 1 tanesinde pozisyonel plajiosefali veya pozisyonel brakisefali görülmektedir.
3-Prematür Olma Hali: Erken doğan bebekler, kafatası yapılarının daha da ince olması nedeni ile deformasyonel plajiosefali’ye oldukça yatkın olurlar. Prematüre bebeklerin yenidoğan yoğun bakım ünitesinde uzun süre kuvözde kalmaları sonucu yatış pozisyonuna bağlı olarak her iki taraftan basık ve ön arka mesafesi uzamış bir şekil bozukluğu ortaya çıkabilir. Buna skafosefali (sandal kafa) şekil bozukluğu adı verilmektedir.
4-Konjenital tortikolis: Bu durumda bebek yatış pozisyonunda hep aynı pozisyonu tercih edeceğinden pozisyonel kafatası şekil asimetrisi (pozisyonel plajiosefali) gelişebilmektedir.
Deformasyonel veya pozisyonel kafatası şekil bozuklukları, genel olarak, bebeğin kafatasında bir veya daha çok bölgede yassılaşma, düzleşme ya da şekil bozukluğu olması durumu olarak dikkat çeker. Bu duruma tipik olarak yüzde simetrinin kaybolması, kulakların birinde yer değiştirme, alın bölgesinde düzleşme veya çıkıntılı hal alma eşlik edebilmektedir.
Aşağıdaki çizimlerde deformasyonel kraniyal şekil bozukluklarının ana çeşitleri görülmektedir. (Detaylar için resimin üzerine tıklayınız.)
Pozisyonel veya deformasyonel plajiosefali denilen tip deformasyonel kafatası şekil bozuklukları içinde en sık görülenidir.
Bebeğin sürekli olarak sırt üstü yatırılması sonucu ortaya çıkabilen kafatasının arka kısmının düzleşmesi olarak dikkat çeken bir durumdur. Yandan bakıldığında kafatası yapısının ön-arka mesafesinin azalmış ve alın kısmının geriye doğru eğimlenmiş olduğu görülür.
Özellikle prematüre bebeklerin kuvözde sürekli olarak yüzükoyun şekilde ve baş bir yana dönük şekilde yatırılması sonucu ortaya çıkabilen kafatasının her iki yan kısmının yassılaşması olarak dikkat çeken bir durumdur. Kafa yapısına önden bakıldığında iki kulak arasındaki mesafenin azalmış olduğu görülür. Baş sanki iki yandan preslenmiş gibi ince ve uzun bir hal almıştır.
Hafif başlangıç sürecindeki erken evre pozisyonel kafatası şekil bozukluklarında, uzman hekimin de görüşü alınarak bazı basit yöntemler ile hastalığın ilerlemesi engellenebilir.
Bu önlemler genellikle şunlardır:
Orta ve ileri derecelerdeki şekil bozukluklarının yanı sıra başlangıç aşamasındaki basit önlem ve uygulamalara yanıt vermeyen hastalarda “kask tedavisi” en uygun yöntem olarak bilinmektedir.
Orta ve ileri derecelerdeki deformasyonel kafatası şekil bozukluklarında, ilgili uzman hekim tarafından tanı konulmasını takiben, deformasyonel şekil bozukluğunun düzeltilmesine yönelik tedavi planı yapılmalıdır.
Günümüzde en başarılı ve ideal tedavi yöntemi hastaya özgü ölçü alınarak üretilen kraniyal-ortez kullanılması yani ısmarlama üretim kask tedavisidir.
Kask tedavisi dünyada ilk olarak 1979’da kullanılmaya başlanmıştır. Ancak günümüzde teknolojinin hızla ilerlemesi ile üç boyutlu olarak hassas bir biçimde alınan ölçülerle hastaya en uygun kask modeli üretilebilmekte ve bu uygulamanın başarısını arttırmaktadır.
Kask tedavi süreci, aynen tanı aşamasında olduğu gibi mutlaka uzman hekim tarafından yönetilmeli ve takip edilmelidir. Hastanın kafatası şekil bozukluğunun derecesine ve tipine göre üretilecek kaskın özelliklerine mutlaka uzman hekim karar vermelidir. Hastaya özgü hazırlanacak olan kaskın üç boyutlu ölçümler alındıktan sonra ilk üretilmiş halini de hekimin kontrol etmesi ve gerekli uyumluluk kriterlerine uyup uymadığını mutlaka kontrol etmesi gereklidir.
Kask tedavisindeki mantık, kafatası genişlemesinin en az direnç bulunan bölgeye doğru olacağı gerçeğine dayanılarak oluşturulmuştur.
Tedavi amaçlı üretilen kasklar kafatasının çıkıntılı kısımlarına uygulanan basınca bağlı olarak “aktif” veya “pasif” olarak sınıflandırılır.
Pozisyona bağlı ya da deformasyonel denilen ve cerrahi gerektirmeyen kafatası şekil bozukluklarında daha çok aktif kasklar tercih edilmektedir.
Hastanın kafatası yapısına ve şekil bozukluğuna göre alınan hassas üç boyutlu ölçüler çerçevesinde hazırlanan özel üretim kasklar, uzman hekim kontrolünde hastalara uygulanmalı ve düzenli muayeneler ile sonuçları kontrol edilmelidir.
Yapılan klinik araştırmalarda, kask tedavisinin deformasyona bağlı kafatası şekil bozukluklarında %81’e varan oranlarda başarılı düzelme sağladığı gösterilmiştir (1, 3, 5).
Kask tedavisinin 6 aydan küçük bebeklerde asimetrinin düzelmesi üzerinde çok daha etkili olduğunu gösteren birçok bilimsel çalışma mevcuttur (2, 4, 6).
Cranio-Health özel üretim profesyonel aktif kask sistemimiz olan CH-Pro (A) kullanılarak tedavi edilmiş deformasyonel kafatası şekil bozukluğu olan hastalara ait örnekleri Fotoğraf Galerisinde görebilirsiniz.
Bebeklerde kafatası şekil bozukluğuna neden olabilecek nedenlerin arasında en ciddi olanı “kraniyosinostoz” ismi verilen bir hastalık grubudur.
Bu hastalıkta, bebeklerdeki kafatası kemiklerinin birleşim yerlerindeki sütürlerin doğuştan kapalı olması veya normal zamanından çok daha erken birleşip kapanması söz konusudur.
Buna bağlı olarak bebek ve küçük çocuklarda kafatası şekli normalin dışında bir biçimde olmakta veya yamuk ya da asimetrik bir şekilde gelişmektedir. Bu durum bebekte sağlığı ve gelişimi bozulmuş kafatası içerisinde beyin dokusunun gelişmesini de olumsuz etkilemektedir. Dolayısı ile kafatası gelişiminin hatalı oluşu, kafatası içerisinde gelişmekte olan beynin ve santral sinir sistemi ile ilintili dokuların sağlıklı gelişmesini ve matürasyonunu da risk altına atmaktadır.
Kafatası kemiklerinin bozuk gelişmesi, bazen doğuştan belirgin olan bazen de bebek büyüdükçe aylar içerisinde belirginleşen kafa ve yüz yapısındaki dengesizlik, asimetri veya bozuk yapılanmayı da beraberinde getirir. Başka bir deyişle kafatasının yanı sıra hastaların bazılarında yüz yapısında da anormallikler söz konusu olabilmektedir.
Genellikle doğuştan olan kraniyosinostoz hastalığı hastaların yaklaşık yarısında bebek doğar doğmaz fark edilebilir. Hastaların bir kısmında da genellikle ilk üç ay içerisinde fark edilebilir.
Kraniyosinostoz hastalığında ortaya çıkan tablo, kafatasında erken kapanmış olan sütürlerin yerine ve sayısına göre farklı tipler oluşturur.
Kraniyosinostoz teşhisi konulmuş olan hastaların tedavisinde cerrahi müdahale gereklidir. Yapılacak olan cerrahi müdahale kraniyosinostozun tipine ve hastanın yaşına göre farklılıklar gösterebilir.
Bu cerrahi girişimlerin, beyin ve sinir cerrahisi (nöroşirürji) uzmanı tarafından ve hatta en ideali çocuk beyin cerrahisi konusunda deneyimli olan çocuk beyin cerrahisi (pediatrik nöroşirürji) uzmanı tarafından yapılması gereklidir.
Kraniyosinostozun tipine ve hastanın yaşına göre farklı ameliyat teknikleri ile kafatası ve beyin gelişiminin normal şekilde sürmesi için gerekli şekillendirme ve kafatası kemiklerinin yapılandırması gerçekleştirilir.
Günümüzde teknolojik gelişmelerin sağlamış olduğu imkanlar sonucu, kraniyosinostoz hastalarının ameliyat sonrası döneminde destekleyici kask tedavisi başarı ile uygulanmaktadır.
Kask tedavisindeki mantık, kafatası genişlemesinin en az direnç bulunan bölgeye doğru olacağı gerçeğine dayanılarak oluşturulmuştur.
Tedavi amaçlı üretilen kasklar kafatasının çıkıntılı kısımlarına uygulanan basınca bağlı olarak “aktif” veya “pasif” olarak sınıflandırılır.
Kraniyosinostoz nedeni ile opere edilmiş olan hastalarda genellikle pasif kasklar tercih edilmektedir.
Pasif kasklarda etkilenen bölge ile kaskın arasına boşluk bırakılırken, diğer kısımlarda kask ile kafatası arasında ılımlı bir basınçla temas uygulamaya dikkat edilir. Diğer bir deyişle; pasif kasklar, yassı bölgelerde büyümeye yer bırakırken çıkıntılı bölgelere çok az düzeyde bir basınç uygulayacak şekilde dizayn edilir.
Bu prensip çerçevesinde hassas oölçümler ile özel üretilen kask, hem hastanın ameliyat ile şekil verilmiş olan kafatası kemik yapısını korumak için ideal bir koruyucu destek oluşturur, hem de diğer yandan kafatası yapısının istenilen şekilde gelişmesi ve kozmetik açıdan daha düzgün büyümesi için bir ideal bir kılavuz ve şekillendirici destek görevi görür.
Hastanın kafatası yapısına ve şekil bozukluğuna göre alınan hassas üç boyutlu ölçüler çerçevesinde hazırlanan özel üretim kasklar, uzman hekim kontrolünde hastalara uygulanmalı ve düzenli muayeneler ile sonuçları kontrol edilmelidir.
Günümüzde teknolojik gelişmelerin sağlamış olduğu imkanlar sonucu, kraniyosinostoz sürecinin ameliyat sonrası döneminde koruyucu-destekleyici kask tedavisi başarı ile uygulanmaktadır.
Kask tedavisinin gerek koruyuculuk anlamında, gerekse kozmetik açıdan şekil düzelmesini desteklemek adına son derece yararlı olduğu gösterilmiştir.
2015 senesinde kraniyosinostoz olgularında kafatası şekillendirme ameliyatlarından sonra tamamlayıcı olarak hastaya özgü kask kullanımının avantajları konusuna dikkatleri çeken bilimsel klinik bir çalışma yayınlanmıştır (8).
2016 Dünya Çocuk Beyin Cerrahisi Kongresinde sunulan bir bilimsel çalışmanın sonuçlarına göre, cerrahi sonrası dönemde hastaya özgü üretilmiş kask kullanımı, cerrahinin etkinliğini arttırmakla birlikte cerrahi sonrası devam eden kafatası şekil düzelmesi sürecine de önemli ölçülerde katkı sağlamaktadır (7).
Kraniyosinostoz nedeni ile cerrahi tedavi yapılmış olan hastalarda cerrahi sonrası ilk bir hafta içerisinde hastanın kafatası yapısına göre alınan hassas üç boyutlu ölçüler ışığında hazırlanan özel üretim kasklar, ameliyatı yapmış olan uzman hekimin kontrolü altında hastalara uygulanmakta ve hekimin ön gördüğü kontrol aralıkları ile sonuçlar denetlenmektedir.
Bu uygulamanın cerrahi sonrası erken dönemde kafatasının kontrolsüz dış güçlere ve travmaya karşı güvenli bir koruma sunuyor olması özellikle ebeveynler açısından son derece rahatlatıcı ve memnuniyet verici olmaktadır.